Ceset Çukurunda Bir Müdür

Her tarafın buz kestiği şu günlerde Türkiye?yi sarsan sıcak bir gündemin içerisindeyiz, Gündemin akış yönü ne tarafa olacak henüz netlik kazanmamış olmakla beraber kılavuza gerek olmadığını anlaşılıyor sanki. MİT ile ilgili bu kadar da olmaz dedirten öyle iddialar gündeme düştü ki ortalık toz duman. Önümüzdeki günler, ne gibi yeni olaylar doğuracak hep beraber göreceğiz.
     Daha önceden tartışması yapılıp gündemden düşürülen KCK MİT görüşmeleri iddia edildiği şekilde Türkiye?nin geleceğini derinden etkileyecek boyutlara varmış mıdır?  Bu gidişatta MİT?in işlevi ne olmuştur? Terör örgütü ve elebaşçısı iddia edilen derecede kıymetlendirilip meşrutiyet kazandırılması çabaları ne düzeydedir? vs. vs. Yoksa ortada bir komplo mu vardır?  Yargıda farklı bir kadrolaşmam mı vardır? Hükümet kanadının ??Ortada suç yok, verilen görevi yerine getirme var?? gibi açıklamalar yaparken diğer taraftan MİT ile ilgili acele kanun değişikliğine gitme çabası neyin göstergesidir?  İddialara söz konusu olan savcının KCK soruşturmasından alınması neye delalettir?  Sorup, cevabını ilerde alabilmeyi umduğumuz yığınla soru.
                                                               ***
     Bu sıcak ulusal gündemden sıyrılıp yerel bir sıcak gündeme geçelim isterseniz. Geçtiğimiz günlerde ilimiz Sulakyurt ilçesinde bulunan Hamzalı Hidroelektrik Santralı müdürü Ferit Özer Çayoba köyü yakınlarında santralın besleme kanalına düşerek hayatını kaybetti. Kendilerine Allah?tan rahmet diliyorum. Santral faaliyete geçeli yaklaşık üç yıl oldu ve üçüncü kurbanını aldı. Gerekli tedbirler alınmadığı sürece bundan sonra da can alacağına garanti verebiliriz. Bir yerlerde eksikliğin, sakatlığın olduğu muhakkak.
      Elektrik üretme amaçlı yapılan santralı besleyen su kanalı Ankara?nın Kalecik ilçesi Buğra köyünden başlayıp, Akkuzulu köyü, Sulakyurt Koru köyü, Çayoba köyünü geçerek Hamzalı Çayoba arasında sona eren on sekiz kilometre uzunluğunda bir kanal. Kızılırmak?ın suyunun dörtte üçünü alacak kapasitede ve beş metre derinliğinde inşa edildi. Kanalın altında kanalı yapan şirkete ait bir de yol yapıldı. Bu yolu ben de dahil çok sayıda kişi kullanıyoruz.
    Temmuz 2010?da içinde üç kişinin bulunduğu bir otomobil Akuzulu köyünde bu kanala düştü. Yolcuların ikisi köylüler tarafından kurtarıldı ama birisi maalesef hayatını kaybetti. Yine Temmuz 2010?da benim de köyüm olan Koru köyünde Ömer amcamız traktörüyle kanala düştü ve hayatını kaybetti. Cenazesini ertesi gün kanalın son kısmına yapılmış on yedi metre derinliğindeki çökertme çukurundan çıkardık. Santral müdürünün cenazesi de aynı çukurda bulundu. Ben bu çukurun adını değiştiriyorum ve ceset çukuru diyorum.
    Kanalın sutaşıma ve yapılış tarzı, yüzmeyi bilen birisinin bile çıkamayacağı bir şekilde yapılmış olduğundan düşen kişinin dışarıdan yardım almadan kurtulması mucize gibi bir şey olur. Ayrıca bu kanala zaman zaman hayvan da düşüyor.
     Bu tesisten para kazanan şirket veya devlet bir çözüm yolu bulmalı. Kanal kenarına yapılan yol her ne kadar şirkete ait ise de vatandaşlar tarafından özellikle bizim gibi kanal kenarında bağı bahçesi olanların kullanması bir mecburiyettir. Bağımıza bahçemize giden başka yol yok çünkü. Eski yollarımız istimlâk edilip kapanmış, vatandaş mağdur edilmiş ve şirkete ait olan yolun kullanılmasına mecbur bırakılmıştır.
     Çözüm: Ya vatandaşın kullanacağı yedek bir yolun açılması, ya da yolun kanal tarafı çelik korkulukla veya beton duvar ile kapatılması zarureti vardır. Özellikle yaz mevsiminde ben de dahil çok sayıda kişi bu yolu kullanmak zorundayız. Ayrıca çevrede bulunan köyleri Çankırı?ya Ankara?ya bağlama özelliği de olan bu yol için gerekli tedbirler alınmalı, aldırılmalıdır. Aksi takdirde ceset çukurundan daha çok insanın cesedini çıkarmak zorunda kalacağız.
     Sesimiz duyulur mu bilmiyorum ama şirket yetkililerine seslenmek istiyorum. Köylü vatandaşlar kanala düştüğünde ??Yolumuzu kullanmayın, suç sizin?? diyordunuz. Son olarak sizin müdürünüzü çıkardılar ceset çukurundan, suç bizim mi?