SENUR ÜNVER


Bize Herkes Lazım


Bize Herkes Lazım 

Bir kötüden kaçmaya çalışırken koşarak ilerlediğimizi sandığımız dünyada daha büyük bir felakete doğru yöneliyoruz. Canımızın ve mallarımızın hukuki olarak güvenliğini sağlamayı vahşi özürlüğümüzle değiş tokuş ettiğimizde açıkçası bunu hiç düşünemedik. Üstelik artık bozamayacağımız bir antlaşma yaptığımıza göre çıkarlarımıza ve vicdana aykırı düşen her yeni olayda gevezelik etmeyi bırakıp harekete geçmemiz ve bu toplum sözleşmesinin kural koyucusu olduğumuzu hatırlamamız gerekmez mi?

Neredeyse haktan hukuktan eski gelecek tarihi eserler yok edilmek istendiğinde, yeşillikler griye dönüştürüldüğünde, çevre adı altında başka seçenek bırakılmaksızın bozuk paralarımız çalındığında neden yeterince etkili olamıyoruz? Az önce üstü kapalı bahsettiğim poşet meselesi de buna iyi bir örnek aslında. 

Şimdi diyelim ki markete girdik, ister tek bir parça isterse bin parça alışverişimizi yaptık. Kasada kullanımı doğa için sakıncalı olan poşetleri para ile satın almak isteyip istemeyeceğimiz soruldu. Söz gelimi ben duyarlı bir vatandaşım ve poşet satın almak istemiyorum. O zaman ne yapacağım? Evet, doğa faydalı herhangi bir seçenek önümüze sunulmadı ve kötüyü kullanmak için sadece para vermekten başka pek bir şey de değişmedi. Poşet kullanımı azalmış olabilir, bunu yadsımıyorum elbette ve bu şüphesiz ki iyi bir şey. Ancak olaylara sonuççu bakmadan hayata geçiriliş yolunu ve sebep ilişkisini irdeleyecek olursak bu pek de vicdani bir durum gibi durmuyor. 

Bir de şu var, poşet tekrar ücretsiz olsa kullanım oranları yine aynı seviyeye gelecek. Yani aslında iyi olan gerçek bir şey yaptık diyemeyiz. Belki para almak yerine kullanımı tamamen yasaklansaydı, işte o zaman yapılış yolunun yanlış olduğunu ancak yine de vicdani bir karar verildiğini söyleyebilirdim.

Şimdi bu durumda poşet olayından ayrılıyoruz ve bireysel toplum algımızı düşlüyoruz. Eğer herkes faaliyete geçirilen bir uygulamadan rahatsızsa bunu elimizdeki hakların gücünün farkında olarak nasıl geri alabiliriz? Şüphesiz ki halk bazen yanılabilir ve yöneticiler de bunu engellemek için vardır. O halde öncelikle gerçekten isteklerimiz doğrultusunda değil, mantık doğrultusunda herkes için iyiyi hedeflediğimizden emin olmalıyız. Bunu da süreç içindeki gelişimi takip ederek yapabiliriz. Eğer toplum olarak biz kendimizden emin olduysak ikinci ve en önemli aşama kararlı olmaktır. Yalnız buradaki anlam kararlılığın bir bütünden çıkmasıdır. Parça parça eminlik sadece kötü durumun oluş halini devam ettireceğinden bir hiç sınıfına koyulabilir. İşte genellikle bu kararlı olmak kısmında hakları karşılıklı belirlediğimiz sistemle direnemiyoruz, sindiriliyoruz. Bana kalırsa bunun sebebi kurumların ve yöneticilerin haklarını yeterince somutlaştıramamak ve kendi gücümüzü unutmaktan kaynaklanıyor. Eğer bu şekilde devam ederse, durum her iki taraf için de sakıncalı olabilir. Devlet ve halkın uzlaşmacı ve birbirinin iyiliğini isteyen, iki ayrı kavram içinde ancak birlikte var olabilen meseleler olduğu unutulmamalıdır. Biri zayıflarsa diğeri güçlenemez, şayet böyle bir durum varsa son da çok yakında demektir. 

Bana kalırsa şu an asıl problem hala bizde, önce eleştirmek yerine bir eylem ortaya koyabileceğimize inanarak eleştirmeliyiz. Bunu hep beraber yapmak zorundayız, daha çok birlik içinde olacağımızı umduğum nice günlere.

 Herkes Lazım 

Bir kötüden kaçmaya çalışırken koşarak ilerlediğimizi sandığımız dünyada daha büyük bir felakete doğru yöneliyoruz. Canımızın ve mallarımızın hukuki olarak güvenliğini sağlamayı vahşi özürlüğümüzle değiş tokuş ettiğimizde açıkçası bunu hiç düşünemedik. Üstelik artık bozamayacağımız bir antlaşma yaptığımıza göre çıkarlarımıza ve vicdana aykırı düşen her yeni olayda gevezelik etmeyi bırakıp harekete geçmemiz ve bu toplum sözleşmesinin kural koyucusu olduğumuzu hatırlamamız gerekmez mi?

Neredeyse haktan hukuktan eski gelecek tarihi eserler yok edilmek istendiğinde, yeşillikler griye dönüştürüldüğünde, çevre adı altında başka seçenek bırakılmaksızın bozuk paralarımız çalındığında neden yeterince etkili olamıyoruz? Az önce üstü kapalı bahsettiğim poşet meselesi de buna iyi bir örnek aslında. 

Şimdi diyelim ki markete girdik, ister tek bir parça isterse bin parça alışverişimizi yaptık. Kasada kullanımı doğa için sakıncalı olan poşetleri para ile satın almak isteyip istemeyeceğimiz soruldu. Söz gelimi ben duyarlı bir vatandaşım ve poşet satın almak istemiyorum. O zaman ne yapacağım? Evet, doğa faydalı herhangi bir seçenek önümüze sunulmadı ve kötüyü kullanmak için sadece para vermekten başka pek bir şey de değişmedi. Poşet kullanımı azalmış olabilir, bunu yadsımıyorum elbette ve bu şüphesiz ki iyi bir şey. Ancak olaylara sonuççu bakmadan hayata geçiriliş yolunu ve sebep ilişkisini irdeleyecek olursak bu pek de vicdani bir durum gibi durmuyor. 

Bir de şu var, poşet tekrar ücretsiz olsa kullanım oranları yine aynı seviyeye gelecek. Yani aslında iyi olan gerçek bir şey yaptık diyemeyiz. Belki para almak yerine kullanımı tamamen yasaklansaydı, işte o zaman yapılış yolunun yanlış olduğunu ancak yine de vicdani bir karar verildiğini söyleyebilirdim.

Şimdi bu durumda poşet olayından ayrılıyoruz ve bireysel toplum algımızı düşlüyoruz. Eğer herkes faaliyete geçirilen bir uygulamadan rahatsızsa bunu elimizdeki hakların gücünün farkında olarak nasıl geri alabiliriz? Şüphesiz ki halk bazen yanılabilir ve yöneticiler de bunu engellemek için vardır. O halde öncelikle gerçekten isteklerimiz doğrultusunda değil, mantık doğrultusunda herkes için iyiyi hedeflediğimizden emin olmalıyız. Bunu da süreç içindeki gelişimi takip ederek yapabiliriz. Eğer toplum olarak biz kendimizden emin olduysak ikinci ve en önemli aşama kararlı olmaktır. Yalnız buradaki anlam kararlılığın bir bütünden çıkmasıdır. Parça parça eminlik sadece kötü durumun oluş halini devam ettireceğinden bir hiç sınıfına koyulabilir. İşte genellikle bu kararlı olmak kısmında hakları karşılıklı belirlediğimiz sistemle direnemiyoruz, sindiriliyoruz. Bana kalırsa bunun sebebi kurumların ve yöneticilerin haklarını yeterince somutlaştıramamak ve kendi gücümüzü unutmaktan kaynaklanıyor. Eğer bu şekilde devam ederse, durum her iki taraf için de sakıncalı olabilir. Devlet ve halkın uzlaşmacı ve birbirinin iyiliğini isteyen, iki ayrı kavram içinde ancak birlikte var olabilen meseleler olduğu unutulmamalıdır. Biri zayıflarsa diğeri güçlenemez, şayet böyle bir durum varsa son da çok yakında demektir. 

Bana kalırsa şu an asıl problem hala bizde, önce eleştirmek yerine bir eylem ortaya koyabileceğimize inanarak eleştirmeliyiz. Bunu hep beraber yapmak zorundayız, daha çok birlik içinde olacağımızı umduğum nice günlere.

  • Perşembe 25.7 ° / 13.5 ° Güneşli
  • Cuma 23.2 ° / 11.5 ° Güneşli
  • Cumartesi 23.2 ° / 8.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı