Geçenlerde bir derste La Fontaine?den hikâyeler okurken bu Kurt ile Köpek hikâyesi yine dikkatimi çok çekti ve öğrencilere şöyle bir soru yönelttim:
?Sizce kurt mu haklı, köpek mi??
?Yani siz olsanız, her şeye rağmen özgürlük mü, yoksa karnınız doyup rahat edeceğiniz bir bağımlı hayat mı?.. Hangisini tercih ederdiniz??
Acı ve utanç dolu bir gerçek işte o dakikadan sonra yüzüme vurulmaya başladı ki, bazen espri yollu ortaya attığım bir iddianın gerçekliğine ben de inanmaya başlayacağım galiba:
?80 sonrası nesil gerçekten arızalı mı??
12 Eylül İhtilalı ve sonrasında yaşanan olaylardan çok etkilenen o neslin telkinleri ve ihtilal sonrası kanunlar böyle bir nesle mi yol açtı?
Yoksa psiko-genetik kodlarımızla mı oynandı?
Nitekim birisi de benim babam olmak üzere, lise yıllarından beri: ?Aman oğlum, dikkatli ol! Biz uğraştık da ne oldu sanki? Siyasete bulaşma!.. vs? vs??
Anlaşılan, o nesil nasıl bir muameleye tabi tutuldu ise, travması 30 yıldır devam ediyor. O kadar ki, her ebeveynin gençlik çağına gelen çocuğuna ilk telkini: ?Boşver bu işleri!..?
Peki, sen boşver, ben boşvereyim, o boşversin?
Ülkeyi kim yönetsin?
Yurtdışından siyasetçi mi ithal edelim?..
Yoksa zaten öyle de biz mi farkında değiliz?
Dedim ya, ?arızalanmışız!?
Ya genlerimizle oynanmış, ya da beynimiz yıkanmış!
?Siyaset, ülke, vatan, millet? tu kaka!
80 sonrası gelişen sloganlara bakın:
?Savaşma seviş!.. Ye, iç, yat; keyfine bak!.. Vatan, millet, Sakarya edebiyatı!..?
Ve tüm bunların doğal sonuçları:
?Okumak da neymiş!.. Internet dururken bir de kitap mı okuyacağım!.. Birileri yapıyor nasıl olsa!.. O, bizim yerimize de düşünür!.. Yemek var yumul, iş var kaç!..?
Ve işte hedeflenen oldu:
Okumayan, düşünmeyen, yorumlamayan bir nesil!
İnsan nasıl komplocu olması ki bu durumda?
(Devamı Yarın)
