İki gün önceki “Siyasi konsomatrislik ve dansözler” başlıklı yazımdan sonra gazetemizin imtiyaz sahibi Mehmet Bey, “Hocam, inşallah kimseyi kırıp incitmemişizdir” diyerek her zamanki hassasiyetini yineledi. Zira bilen bilir ki Mehmet Altundağ, “Yanlışa Yavuz, doğruya Yunus’tur.” Ama düşmanını bile incitmekten imtina eden, kin duymayan yapısıyla da henüz 9. Yılını 2 Şubatta kutlayacağımız Pusula Gazetesini Kırıkkale’nin en iyi gazetelerinden birisi haline getirmiştir. (Bu cümlelerimi Mehmet Bey’e yalakalık olarak görenler bilmiyorlarsa bilsinler ki, bizim “Mehmet Abi” ile iletişimimiz ve ilişkimiz menfaat ya da parayla ölçülebilecek bir durumda değil, bir abi kardeş ya da bir amca yeğen ilişkisidir. Anlayacağınız ne Mehmet Altundağ’ın o yalakalığa ihtiyacı var ne de Habilhan Pehlivanlı’nın böyle bir karakteri var!)
Her neyse konunun aslında benimle ya da Mehmet Altundağ ile de doğrudan alakası yok!
Ancak herkes şunu bilmeli ki,
Pusula Gazetesi haksızlıklar karşısında susmayı şeytanlık olarak gördüğü ve “her ortamda dans edebilme yeteneğine sahip olmadığı için” geliri resmi ilanların, özel ilanların, abonelik gelirlerinin ve yapılan ufak tefek ekstra matbaa işlerinin dışına çıkmayan
Milyon liralık ihalelerden parsa kapmak için birilerine yanaşma telaşında olmayan
Mazisi ve atisi tertemiz bir gazete olarak Kırıkkale Basın Tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Pusula Gazetesi için asıl kriter haklılık, haksızlıktır.
Çizgisi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğüdür.
Türkçedir.
Tüm manevi varlığıyla Türk Milletidir.
Bu ölçülere saygılı olan herkes dostu, olmayanlar da düşmanıdır Pusula’nın…
Gazetenin fikri altyapısı anlamına gelen Köşe Yazarı kadrosuna ve yazdıklarına da bakınca, sanırım Pusula’nın nasıl bir çizgide olduğu bellidir.
Tüm bu gerçekler ışığında sanırım Pusula’nın ne olduğunu, nasıl bir gazete olduğunu, nasıl bir içeriğe sahip olduğunu, omurgasının ne kadar sağlam olduğunu bilen biliyordur.
Bilmeyenler de öğrense iyi olur!..
Zira Kırıkkale’yi ve Kırıkkaleli’yi tam olarak tanımayan
Tanımadığı için de sağa sola çamur atanlara verebilecek tek bir cevabım var:
Önce Kırıkkaleli olmayı öğrenin!
Önce menfaatlerinizi bir kenara bırakıp, mensubu olduğunuzu iddia ettiğiniz partinize destek vermeyi öğrenin!
Menfaatleriniz uğruna partinize ve adayınıza çamur atmayı bırakın. Çünkü unutmayın ki, çamur, atanın elinde de iz bırakır.
Bugün bir şeyler uğruna çamur attığınız ve mensubu olduğunuzu iddia ettiğiniz partinin adayı seçimi kazandığında (bırakın iş ilişkilerini) nasıl yüzüne bakabileceksiniz?
Her şeyden önce de Kırıkkaleli olmayı bir becerin!
Bu şehir, kendisini Kırıkkaleli olarak hissedemeyen,
“Devşirme dervişler” misali “hay”ı “hu”su belirsiz insanlardan çok çekti bugüne kadar!
Bir kez daha söylüyorum: Kırıkkale’de yaşayan ve Kırıkkaleli olmayı bilen herkes Kırıkkalelidir. Ama bu şehrin ekmeğini yiyip, suyunu içip, bir de ardından şehri küçümseyenler lütfen gidip beğendikleri ve kendilerini içinden hissettikleri şehirde yaşasınlar.
Bu şehir artık öyle birilerinin “gazlamasıyla” Obalı-Keskinli, Kırşehirli-Çankırılı, Yerli-Yabancı oyunlarına gelmeyecektir. Ve bu şehir artık o saçma sapan bölgecilik mantığıyla değil “Hep birlikte Kırıkkaleli olma” mantığıyla yönetilecektir.
Hem Pusula Gazetesi çizgisini belirlerken yalnızca yerel siyaseti değil, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ve ortamı da göz önüne alır. Bu çerçevede Pusula’nın nerede durduğu ve nasıl bir siyasi çizgi üzerinde olduğu da kimseyi ilgilendirmez.
İşte, Pusula’nın çabası da, çizgisi de tam bu yöndedir!
Bizi anlayabilenlere kapımız da gönlümüz de sonuna kadar açıktır!
