Türkiye?nin ?T? sini bile tanımayan devşirme üç beş sosyoloğun bir araya gelip yalnızca siyasi temayüller ele alınıp Türkiye üzerinde verdikleri karar:
?Türk toplumu muhafazakârlaşıyor??
İç Anadolu?nun -bırakın yolu ve suyu bile olmayan bir tek köyüne gitmeyi- herhangi bir iline ya da ilçesine bile gitmeden; Karadeniz Yaylalarını ancak TV?den seyreden; Güneydoğu hakkında bildiği tek şey ?terör? olan; Doğu Anadolu?nun illerini bile sayamayan; Ege?yi Bodrum?dan, Akdeniz?i de portakal ve muzdan ibaret zanneden; Marmara Bölgesi?ni de yalnızca İstanbul?un oluşturduğu yanılgısındaki ?toplubilimsizlerin?yaptığı bu araştırma neye dayanıyor acaba?
Şunu söyleseler inanırım:
?Türk insanı dindardır. Özellikle Anadolu köylüsü, siyasi olarak en uç sosyalist partiye bile oy verse dini değerlerinden asal taviz vermez! Namazını kılar, orucunu tutar, kurbanını keser.?
Gözden kaçırmamak gerekir ki tüm bu vecibeleri, dini mesuliyet duygusundan ziyade toplumsal baskı ya da gelenekleşme ve gelenekselleşmenin sonucu olarak yerine getirir.
Bu, birilerinin mahalle baskısı dediği şeye de benzemez.
İçselleşmiş ve benimsenmiş davranışlar bütünüdür.
***
Tüm bu tespitleri yapmak için de illa sosyolog olmaya gerek yoktur.
Toplumun temel değerlerinden uzak; gidip bir köy evinde içli çörek, bazlama, tereyağda yumurta yememiş, ayran içmemiş bir sosyologdansa, toplumun özünü tanıyan herhangi bir insan yukarıda saydığım tespitleri daha rahat yapar.
***
O halde, 1980 sonrasında, muhafazakâr söylemler gerçekleştiren siyasi partilere olan yaklaşımı nasıl değerlendireceğiz?
Özal, dört eğilim dedi; ancak en çok hatırlanan yönü dindar söylemleri!
Demirel, birileri tarafından Masonluğu sürekli dillendirilse de miting meydanlarında kullandığı dini terminoloji ve birçok cemaate yakınlığı sayesinde yıllardır siyaset ekranının başkahramanı!
Merhum Türkeş, toplum önderi haline gelmiş din adamlarına değer veren ve özellikle Anadolu içlerinde bu insanlarla olan yakın teması sayesinde hep sevilen bir lider olmuştu.
Tüm bu örneklerin ardından 90?lı yıllara damgasını vuran Erbakan ve kısa bir süre sonrası iktidar olan ?öğrencisi? Tayyip Erdoğan?ın toplumda bu kadar teveccüh görmesini de garipsememek gerekir.
***
Olay şu ki,
?Allah? lafzını sık kullanan bir lider, bu milleti kolayca büyüleyebiliyor.
***
Ancak, bu sonuç Türk milletinin topyekûn muhafazakârlaştığı anlamına da gelmez.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi, Anadolu?daki köylerin çoğunda din, geleneksel kurallarla yaşıyor.
Aynen, İran ya da Irak?takiyle uzaktan yakından alakası olmayan bir Anadolu ya da Türk Aleviliğinin yaşanışı gibi?
***
O zaman asıl mesele şu:
Milletin dilinden konuşmak her derdin ilacı!
Yoksa ?muhafazakâr? kelimesinin arkasına sığınıp köşeyi dönenler?
Yaz tatillerinde bile üç güne bir ?öğrenciye yardım? adı altında düzenlenen kermesler?
Mantar gibi çoğalan yardım(!) dernekleri muhafazakârlığın göstergesi de değildir, ispatı da?
Bunlar olsa olsa muhafaza?KÂR?lığın göstergesi olurlar.
Yoksa
İstanbul?un Fethi Kutlamaları bile ?öylesine? yapılmaya başlanan?
Birçoğu devlet kesesinden, camiden çok kilise tadilatı yapılan?
Çok dindar(!) gazetelerin ?Hıristiyan Kulübü? Avrupa Birliği fanatizminde olduğu?
Amerikancılığın zirve yaptığı bir ülkede hangi muhafazakârlıktan bahsedebilir ki?
