HABİLHAN PEHLİVANLI


Osmanlı Kürdistanı Meselesi

Osmanlı Kürdistanı Meselesi


Sanki tarih kitaplarında bunca yıldır okumamışız, öğrenmemişiz gibi, Muhteşem Yüzyıl dizisinde Kanuni?nin kullandığı ?Kürdistan? kelimesi olay oluverdi. Hatta buna sevindirik olanlar;
 
?Bak! Koskoca Kanuni bile Kürdistan kelimesini kullanıyor da biz neden kullanmayalım? tarzı işgüzarlıklara bile başladılar.
 
Bu mesele ile ilgili en çok gücüme giden de bizim kurulmuş saat misali zamanı gelince zır zır öten liboşların Kürtlerden çok Kürtçülük yapması!..
 
Gerçi dalkavuk her yerde dalkavuktur, kraldan çok kralcıdır.
***
Osmanlı Kürdistanı mevzuuna gelince?
 
Osmanlı Devleti, 15-16 yüzyılda ulaştığı sınırları itibariyle bir ucu Kuzeybatı Afrika?da, diğer ucu Orta Asya?da; kuzeyde Kırım, güneyde Aden Körfezi?ne kadar uzanan, nerdeyse bir kıta büyüklüğünde devasa bir ülke idi. Başında saltanat bulunan bu devasa ülkenin merkezi bir yönetim anlayışıyla yönetilmesinin mümkün olmadığını, aklı başında herkes bilir ve kabul eder.
 
Öte yandan ?Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi? ile yola çıkan Osmanlı Devleti?nin kazandığı toprakların birçoğu fetih yoluyla, kalan kısmı da gücünden kaynaklanan iltihaklarladır.
 
Onlarca farklı ırkı bünyesinde barındıran, her dinden vatandaşı olan bir ülkenin elbette yönetimi de eyalet sistemi idi. Ve bu eyaletlerden, daha doğrusu yerel bölgelerden bir tanesinin adı da Kürdistan idi.
 
Merkezden atanan, üstün yetkilerle donatılmış, zaman zaman o bölge milletinden, zaman zaman da bizzat Osmanlı-Türk soyundan gelen bir vali tarafından yönetilen bu bölgeler, her ne kadar valilerinin yetkisi yüksek olsa da özerk haklara sahip değillerdi. Kanunları ve emirleri merkezden alan valiler, yalnızca uygulamalar konusunda üstün yetkilere sahiplerdi.
***
Günümüzdeki durum ise?
 
Öncelikle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti federatif değil üniter bir devlet yapısına sahiptir.
 
Millî devlet anlayışı ile yönetilen ülkemiz, çok uluslu değil, tek bir milletin, Türk Milletinin kurduğu bir devlettir. Osmanlı Devleti?nin ?Nizam-ı âlem için İlâ?yı Kelimetullah? (Dünyaya nizam vermek için Allah?ın ismini yeryüzüne yayma) davası ve bunun gereği olan cihat anlayışı yerine Türkiye Cumhuriyeti?nin kuruluş felsefesinde ?Yurtta sulh, cihanda sulh? anlayışı benimsenmiştir. Bu yüzden de toprak genişletme gibi bir siyaseti yoktur. Ancak, bir karış toprağımıza göz dikene karşı da en sert tepkinin verilmesi anlayışı da Türkiye Cumhuriyeti?nin en önemli kırmızıçizgilerindendir.
***
Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında bölgesel isimlerin kullanılması da farklı etnisitelere ayrıcalık tanınması da mümkün değildir. Böyle bir durum ne millî-üniter devlet yapısı anlayışına uygundur ne de Türk devlet yapısına?
 
O halde bu tür taleplerle ya da ?en azından ismen zikredelim? teklifleriyle ortaya çıkanların hedefi ve amacının ne olabileceği, böyle bir tavizin daha başka ne tür tavizler doğurabileceğini varın siz tahmin edin! 
  • Salı 23.7 ° / 10.8 ° false
  • Çarşamba 29.4 ° / 15.1 ° false
  • Perşembe 29.3 ° / 13.5 ° false