HABİLHAN PEHLİVANLI


Özel sektörcü zihniyet işbaşında

Özel sektörcü zihniyet işbaşında


Milli Piyade Tüfeğinin patent, kalite kontrol ve satış aşamalarında MKE’nin tek yetkili olması ve ağırlıklı olarak üretimin de Kırıkkale Silah Fabrikasında gerçekleştirilmesi için gerek kamuoyunda gerekse milletvekilleri ve Mili Savunma Bakanlığı nezdindeki girişimlerimiz süredursun, “Özel Sektör Hastalığı” zihniyetindeki bazı yazarlar, bu işin özel sektöre verilmesi için harekete geçmeye başladılar.

Silah ve mühimmatın bir ülkenin milli ve en mahrem konuları olduğunu her fırsatta dile getirip, Mili Piyade Tüfeğinin de Kırıkkale Silah Fabrikası önderliğinde gerçekleştirilmesi gerektiğini her fırsatta ve her ortamda vurgulama çabalarımız tüm hızıyla devam ediyor. Diğer tarafta ise bu sektörün de serbest rekabet kurallarına uygun bir şekilde ihale edilerek özel sektörün bu işe de el atmasını, hatta milli kurumların -tamamen- aradan çekilmesini isteyen zihniyet de iş başında…

3 Şubat tarihli Habertürk Gazetesindeki köşesinde, “150 yıl sonra milli tüfek yaptık!” başlığıyla konuyu ele alan Güntay Şimşek, yorumunda bir yandan “150 yıldır kendine ait, özgün, milli piyade tüfeği geliştirip, üretememiş bir milletiz…” derken, diğer yandan “MKE ve vakıf şirketlerini rekabete açmak yerine, korumaya çalıştıkça işimiz zor...” diyerek böyle bir işin ne kadar “millî” olabileceği konusunda kafalarda soru işareti bırakıyor.

Tam da “Özel Sektörcü Zihniyet” mantığı diyebileceğimiz Güntay Şimşek’in köşe yazısı aynen şöyle:

“Osmanlı İmparatorluğu ve ardından Türkiye Cumhuriyeti. Nereden baksanız yaklaşık 150 yıldır kendine ait, özgün, milli piyade tüfeği geliştirip, üretememiş bir milletiz. Ordularımız hep başkalarının tüfekleriyle eğitim yapmış, savaşmış. Nedenlerini sorgulamaya kalktığımızda ise bugün bile cevap bulmakta zorlandığımız anlamsız bir yaklaşım karşımıza çıkıyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve savunma sanayiine yön veren kurumlarımızda yurtdışından hazır alım yapmak, silah lobileriyle yakın ilişkiler, görev başında olanların komisyoncu yaklaşımları, maalesef milli savunma sanayimizin gelişimini engellemiş ve engellemeye de devam ediyor. Kimselere kabahat atfetmeye gerek yok. Problemlerin kaynağını kendi içimizde, en milli olması gereken kurumlarımızda ve yetkililerimizde aramamız gerekiyor.

Türkiye’nin ilk savunma sanayicisi, önemli işlere imza atan ve öncülük eden Şakir Zümre, havacılıkta Vecihi Hürkuş, Nuri Demirağ gibi isimlerin başına örülen çoraplar, bugün de aynen devam ediyor. Günümüz savunma sanayiinde, milli vasıflarla kurulan çeşitli kamu kurumları ve yarı resmi vakıf oluşumları (Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı şirketleri), halihazırda özel sektörün girişimlerini engelleyenlerin başında geliyor. Devletin buralara iş verme modellerini rekabet ve ülkeye daha iyisini kazandırma mantığıyla değiştirmesi gerekiyor.

Özel sektörün geliştirdiği bazı stratejik ürünlerin önünün saçma sapan gerekçelerle kesilip, kamu veya vakıf şirketlerine görev verildiğini de biliyorum. “Kamu veya vakıf şirketleri yapsın, geliştirsin. Beceremiyorsa yabancı şirketlerden destek alsın, teknoloji işbirliği yapsın, özel sektörden almayalım” şeklinde yaklaşım var.

Hasılı özel sektör ağzıyla kuş tutsa, en iyi ürünü, çok hesaplı geliştirip, milli ve özgün yapsa bile, bizimkiler aynı ürünü Amerika’dan, İsrail’den 10 kat daha pahalıya bulurlarsa, almakta imtina etmiyorlar. Veya yerli özel bir şirket, başarılı bir esere imza atarsa, ne yapıyorlar biliyor musunuz? Önce utana, sıkıla, özel şirkete iş veriyorlar. Ardından bir vakıf şirketine (üstelik alanı olmadığı halde) tersine mühendislikle (siz buna kopya diyebilirsiniz), o projeyi geliştirip, özel şirketin önünü kesme cihetine gidiyorlar.

En milli olması gereken yerlerde bunlar oluyorsa, tabii ki de piyade tüfeğini bile yapmakta geç kalırız. Son 10 yıldır Türkiye, savunma sanayiinde bu hastalıklarından kurtulmaya çalışıyor.

MKEK tüfek yapamaz, ama üretir

“Modern Piyade Tüfeği - MPT - 76” projesinde sona gelindi. Geliştirilip, üretim aşamasına geçilmesinde kamu kurumları yüzünden gecikmeler yaşanmasına vurgu yapmış, MPT - 76’yı kimin, hangi yöntemle üreteceğine yönelik sektörde bir tartışma olduğuna da burada dikkat çekmiştim.

Ocak ayında Başbakan Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın iştirakiyle yapılan Savunma Sanayi İcra Komitesi’nde (SSİK), seri üretime geçilmesi yönünde karar alındı. MPT - 76’nın seri üretimine geçilmesi için ihale yapılacağı yönünde bir bilgi almıştım, fakat geliştirilmesinde görev alan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) ve Kalekalıp’a üretimde görev verileceğini öğrendim. 2009’daki ana sözleşme, net olmadığından sektörde seri üretim için ihale beklentisi oluşmuştu.

Netice şöyle;

İlk etapta toplam 38 bin adet MPT - 76 üretilecekmiş. Bunun 20 bini MKE’ye, 15 bin adedi Kalekalıp’a ve 3 bin adedi de Türkiye’de silah imalatı olan ve ihracat izni bulunan firmaların ihracatını kolaylaştırmak için verilecekmiş. Öğrendiğim kadarıyla bu şirket de Sarsılmaz olacakmış.

Silah fuarlarında 15 civarında şirketle temsil edilen Türkiye’de ihale açılsaydı, fena mı olurdu? MKE’nin tanesini 2 bin dolardan aşağıya yapamayacağı piyade tüfeğini, özel sektör taş çatlasa 1400 dolara hem de kısa sürede üretebilirdi? MKE ve vakıf şirketlerini rekabete açmak yerine, korumaya çalıştıkça işimiz zor...”

  • Perşembe 21.8 ° / 3.4 ° Güneşli
  • Cuma 19.5 ° / 7.9 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 22 ° / 7.5 ° Güneşli