Atatürk’ün daha Cumhuriyet kurulmadan, 1 Mart 1922’de TBMM’nin 3. Toplanma yılının açılış konuşmasında tarımla söylediği kısım aynen şöyledir:
“…Türkiye’nin sahibi ve efendisi, kimdir? Bunun cevabını derhal birlikte verelim: Türkiye’nin sahib-i hakikisi ve efendisi, hakiki müstahsil olan köylüdür. O halde herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Binaenaleyh, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin siyaset-i iktisadiyesi bu gaye-i asliyeyi istihsale matuftur…”
Bu sözün söylendiği o yıllarda Türkiye nüfusunun aşağı yukarı yüzde 75-80’i köyde yaşamaktaydı. Aslında bu sözde övgü yanında, köylü için çizilen bir hedefte vardı. O da herkesten çok refaha sahip köylü hedefi.
Bu hedefin sözde kalmaması için, Atatürk döneminde önemli yasal düzenlemeler yapılmış ve çok sayıda kurumun temeli de atılmıştır. Burada bütün bu çalışmaların dökümünü vermek olanaksız. Bunlardan bazıları:
1923-1938- yılları arasında topraksız çiftçiye ve göçmenlere 3,7 milyon dekar arazi dağıtılması,
1924’de Ziraat Vekâleti ve Ticaret Vekâletinin kurulması,
1924’de Anadolu demiryollarının devletleştirilmesi hakkındaki kanunun kabul edilerek, demir yolları ağının 1378 km’den 6656 km’ye çıkartılması,
1925’de aşar vergisinin kaldırılması,
1925’de her çeşit fide, fidan, tohumluğun bedelsiz dağıtılması,
1925-1930 yılları arasında Tohum Islah İstasyonlarının kurulması (Eskişehir, Adana, Nazilli, Adapazarı, İstanbul),
1926-1934 yılları arasında Alpullu, Uşak, Eskişehir, Turhal şeker fabrikalarının kurulması,
1927-1937 yılları arasında Sümerbank ve bazı dokuma fabrikalarının (Bünyan, Bakırköy, Kayseri, Ereğli, Nazilli, Bursa) kurulması,
1932’de Toprak Mahsulleri Ofisinin kurulması,
1933’de Yüksek Ziraat Enstitüsünün kurulması,
1935’de Tarım Satış ve Kredi Kooperatiflerinin kurulması,
1937’de Zirai Kombinalar İdaresi ile Devlet Meteoroloji İşleri Umum Müdürlüğünün kurulması,
1938’de Devlet Ziraat İşletmelerinin kurulmasıdır.
Bütün bu çalışmaların sonucunda, ülkenin kıt-kanaat imkânlarının olduğu 1923-1938 yılları arasında, tahıl üretiminde yüzde 63, baklagillerde yüzde 72, şeker pancarında yüzde 2700, patateste yüzde 47 artış yaşanmış, tarımın genelinde ise yüzde 10,7 büyüme hızı yakalanmıştır.
BİR DEĞERLENDİRME
Atatürk döneminden sonra da tarımda önemli çalışmalar yapılmış, hiç kuşku yok ki önemli gelişmeler sağlanmıştır. Ancak gelinen noktada bu hedefe ne kadar ulaşıldığına bir bakalım. Bunun için fazla söze gerek olmadan, sadece kişi başına düşen milli gelir ile tarımdaki durumuna bakmak yeterli. 2012 yılı itibariyle, Türkiye’de kişi başına milli gelir 10 bin doların üzerindeyken, bu rakam tarımda 3 bin dolar civarındadır. Yani bırakın köylünün herkesten çok refahını, normal milli gelirin yarısını bile alamamaktadır. Anlaşılan gerçek üretici çiftçilerimizin bu hedefe ulaşmak için daha çok beklemesi gerekecek.
VE BİR FOTOĞRAF
Yazıyı, Atatürk’ten bir fotoğrafla noktalamak isterim. Traktör üzerindeki Atatürk. Bu fotoğrafı, neredeyse görmeyenimiz kalmamıştır. Kayıtlara göre bu fotoğraf, Atatürk Orman Çiftliğinin (AOÇ) ilk kuruluş yıllarına (14 Temmuz 1929) aittir. Fotoğrafa baktığımızda sade haliyle traktör üzerinde bir Atatürk resmi görürüz. Ancak bir tarımcı gözüyle bu fotoğraf bize;
Tarlada, bağda, bahçede çiftçinin yanında olan bir meslektaşımızı,
Ankara’nın bozkırında yeşerecek ve bütün ülkeye yayılacak bir umudu,
Tarıma ve çiftçiye verdiği önemle bir lideri,
Sabandan modern tarıma geçişte bilimin ve teknolojinin önemini,
Kısaca, bir hedef olarak çağdaşlığı ve uygarlığı anlatmaktadır.
***
Ölümünün 75. Yılında güzel ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet ve minnetle anıyorum. Yattığı yer nur olsun.