HABİLHAN PEHLİVANLI

Tarih: 03.09.2013 00:24

"Bir Kırıkkale sevdalısından seçilmiş ve atanmışlara!"

Facebook Twitter Linked-in

Bu aralar sağ olsun okurlarım beni konusuz bırakmıyorlar.

Her ne kadar bu durumdan memnun olmayanlar da olsa, bizler okurlarımızın gözü, kulağı, dili, kalemi olmak zorundayız.

Başlığı da dahil, adı bende saklı okurumun duygularını yine yorum yapmadan sunuyorum:

***

Ey bu şehrin seçilmiş ve atanmış şahsiyetleri!

Önce seçilmişleri ve sonra da atanmışları diyorum.

Zira atanmışlar da, seçilmişlerin arzu ve istekleri doğrultusunda atandığından dolayı, sıralama öyle icap ediyor.

Evet, bu şehrin bu güne kadar gelmiş geçmiş bilcümle asillerinin seçtiği vekil seçilmişlerimiz!

Atatürk, Askeri Fabrikaların bu bölgeye (araziye) kurulmasını emrettiği ve Hüseyin Kâhya’nın da kendi ve hemşerilerine ait arazileri devlete bağışlıyorum demesinden sonra, bir Cumhuriyet şehri olarak kurularak, bir zamanlar 300 binleri geçen nüfusun olduğu Kırıkkale!

Bir zamanlar Makine Kimya’nın irili ufaklı işletme ve fabrika şeklinde 8-10 tane tesisinin ve buralarda çalışan 18-20 bin personelin istihdam edildiği şehir. Bunun haricinde Orta Anadolu’nun gözbebeği, 1500-2000 kişinin çalıştığı, şehrin güney batısındaki Petrol Rafinerisi…

Birisi şehrin güneyinde diğeri batısında bulunan, birisi Barut diğeri Mühimmat Deposu!

Geçmişten günümüze gelerek, şehre ve bu şehirde yaşayan insanlara sağlananlara şöyle bir bakalım… Bunu derken yukarıda sıraladığım çepeçevre patlayıcı ve her an tehlike ile burun buruna yaşayan şehirden bahsediyoruz!

Bu devletin ekmeğini yiyerek yetişen, MKE’nin ekmeğiyle de evlatlarını yetiştiren, bu şehirde 50 senesini geçiren bir kişi olarak soruyorum:

(Bu süre içerisinde gelip geçen seçilmişlerin ve atanmışların sayısını siz hesap edin!) Toplamda 8-10 işletme ve fabrikası bulunan MKE, bugün ne hale geldi, getirildi?

Zamanı itibariyle siyasetin cirit attığı dönemde "benim adamım, senin hemşerin" diyerek, üç kişinin yapacağı işe altı kişi yerleştirildi. Bu duruma sebebiyet veren siyasilerin karşısında sendikacılar durur mu? Onlar da taraftar kazanmak amacıyla, bir o kadar da onlar kontenjan aldı. Teknolojiye uyum sağlayarak, piyasa şartlarında serbest rekabete ayak uydurarak çalışma yapılamayınca, kuruluşunda kâr eden işletmeler bu defa zarar etmeye başladı. Ondan sonra bahanesi işçiye, işletmeye fatura edildi. Oysa bu durumun müsebbibi ortada! Kurumun yani MKE’nin başına getirilen emekli paşalar, kurum hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı için, (çok iyi asker, komutan olabilirler ama...), piyasa ekonomisi, imalatçılık, pazarlamacılık çok farklı şeyler... Ondan sonra bu tesislerde bir şey yapılamazsa, (tencere, tava da mı yapamayız?) diyen emekli paşa, genel müdürler geldi! Elin Alman’ının patentinin kopyasıyla üretilen silahı eline alıp, "Rambovari" pozlarla şov yapan, %100 yerli kendi imalatımız, üretimimiz diyen, emekli olup gelen ve bunu da uzatmaya çalışan paşa genel müdürler geldi. Hurdaların alım satımından elde edilen paralarla haziranda maaş dağıtıp, sonra 04.07.2012’de de 133 milyon kâr elde ettik diye beyanat veren emekli kaptan paşa genel müdür geldi!

Benim bildiğim ve 50 senelik süreçte sayısını dahi hatırlayamadığım onlarca yangın ve patlamalar oldu. Bu gidişle de arkasının kesileceği yok! Hani bir atasözü var (bu yel böyle eser, bu makas da böyle keserse, ne sakal kor ne de bıyık!) diyenin hesabı. Ama düzeltme veya iyileştirme noktasında yapılanlara baktığın zaman, bir arpa boyu yok alınan yol!

Her olayın arkasından, "Faciadan dönüldü! Felakete ramak kalındı! Bu kez ucuz atlatıldı! Allah yüzümüze baktı!) ile başlayan hamasi nutuklarla "derhal gereken önlemler alınacak!" şeklinde savsaklanan beyanatları dinlemekten bıktık! Açılandan çok kapanan iş yerlerinin olduğu şehirde, şehre yatırımcı gelmediğinden dertleniliyor. Doğrudur, gelmez tabii! Her türlü riski göze alacaksın. Her şekilde kelle koltukta yaşayacak ve çalışacaksın. Ondan sonra da kalkınmada öncelikli bir il bile olamayacaksın!

Vergisinden sigortasından tutun, elektriğine suyuna kadar her şeyi, bir eksiksiz tam ödeyeceksin! Üstüne üstlük bunların hiçbirisini vermeyen yerlerinkini de sırtına yükleyecekler! Onların ceremesini de sen çekeceksin. Adama sormazlar mı "burada yaşamaya aklından zorun mu var?" diye. Geçmiş zaman içerisinde bu şehirde konuşlanmış alay düzeyinde bir askeri birlik vardı. Bin bir entrikayla komşu bir ile kaydırıldı. Şehir yüzlerce personel ve askerden yoksun bırakıldı. Devam eden zaman sürecinde de ne yerine bir birlik ve ne de açığını kapatmaya yönelik herhangi bir girişim ve oluşum gelişmedi. Son dönemlerdeki gelişmeler çerçevesinde, Büyükşehirlerdeki askeri birliklerden kaydırma, aktarmaların olacağı söylentilerinin de şu ana kadar sonuçsuz olduğunu ne yazık ki öğrenmiş bulunuyoruz!

Düşünebiliyor musunuz, bir şehrin siyasi seçilmişlerinin tamamı hükümet partisi mensubu olacak. Bunlar da Başbakan Yardımcısından tutun, Milli Savunma Komisyonu Başkanı ve Adalet Komisyonu Üyesi olacaklar. Ve böyle hayatî bir mevzuda sonuç böyle olacak! Üstelik daha öncesinde askeri birliği olan bir şehre hem de... Kusura bakmayın ama sormazlar mı adama, siz..?"

Bu şehrin bir de sözüm ona Sivil Toplum Kuruluşları var her halde! Baştan aşağı hepsine bakıyorsun, kimisi kırk yıldır koltuktan kalkmamış, oradan emekli olacak. Kimisi temsil ettiği cemiyetle gelmiş geçmişten alakası yok ama başkan! Kimisinin, kimisinin... devam edip gidiyor. İşte böyle bir şehrin ister seçilmişi isterse de atanmışı olsun, hâl böyle olunca kimsenin bir şey beklemeye hakkının olmaması gerekir. Zira önce seçilmişleri seçenler madem bizleriz. O seçtiğimiz seçilmişler de istediklerini bizleri yönetmek üzere atanıyor. O halde kimsenin kimseye söyleyecek bir sözünün olmaması gerekir diye düşünüyorum! (Bir Kırıkkale Sevdalısı)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —