İSMAİL DURSUN KUZUCU

Tarih: 04.12.2017 21:55

Kahraman Gazimiz GATA´da (Gerçek Bir Yaşam Hikâyesi) -2-

Facebook Twitter Linked-in

O gün sabahın olmasında bir gariplik vardı. Güneş yukarlarda olması gerekirken bulutların arasından bir türlü sıyrılıp ışıklarını salamıyordu. Her gün camiye koşarak gelip giden komşumuz Suat Efendi bugün yollarda görünmüyordu. Sadece insanlarda değil, hayvanlarda kuşlarda bile anlam veremediğimiz bir telaş, bir heyecan vardı. Şehrin uzak yerlerinden cankurtaranın can yakan siren sesleri hiç eksik olmuyordu. Ortada garip olan, insanı huzursuz eden, olağan olmayan durunlar yaşanıyordu.

Bu durumun farkındalığını sezen Sürmeli Teyze elinde teşbih, ağızlarda dua ile ?´Allah´ım kimselere zarar ziyan verme, her türlü tehlikelerden tüm insanları koru, içlerinde yavrularımı da koru´´ diye yalvarıyordu?

Zulkarneyn pencereden yol tarafına baktığında üç beş polisin birkaç siville apartmanın giriş kapısına yönlendiklerini görür.

Yönünü evdekilere dönerek:´´ Herhalde bizim binada arananlar var. Polisler binaya girdi, hayırdır inşallah´´ der.

Kapıyı açıp merdivenlere baktığında ayak seslerinin kendi katlarına doğru yaklaştığını görür. Kalp sesleri hızlı hızlı atmaya başlar.

-Selamünaleyküm.

-Aleykümselam.

-Zulkarneyn Bey´i arıyoruz.

Bugüne kadar polisle, jandarmayla pek işi olmayan, kendi halinde işi ile gücü ile haşır neşir olan Zulkarneyn´in bir anda nutku durur, hafızası alt üst olur.

Cılız, ürkek bir sesle ?´Buyurun ben Zulkarneyn ´ ´der.

Eve gelenlerden biri:

?´Müsterih olun kötü bir şey yok. Bitlis, Tatvan´da görevli oğlunuz Hulusi bir çatışmada hafif yaralandı. Kendisi gayet iyidir. Şu anda hava yolu ile Ankara GATA´ya getiriliyor. Sizlerde hazır olun, sizleri hemen oraya götürmek için emir aldık´´.

Orada bulunan görevliler durumun iyi olduğu ile ilgili telkinlerde bulunurlar.

Gazinin üç kişilik ailesi kısa zamanda hazırlanıp Ankara yoluna düştüler.

Anne, baba, babaanne büyük üzüntü içinde hem ağlıyorlar hem de bildikleri tüm duaları okuyarak durumunun iyi olmasıyla ilgili dileklerde bulunuyorlardı.

Olay kısa zaman içinde telefon ve sosyal medya ile çok kişi tarafında duyulmuştu. Herkes biri birini arayarak durum hakkında bilgi almaya çalışıyordu.

Bende konuyu internetten araştırdığımda olay kısaca yazılmış ?´Hulusi´nin yaralandığını durumunun iyi olduğunu, Bitlis valisinin yaralı askeri ziyaret ettiğini´´ yazıyordu.

Valinin hemen ziyarete gelmesi, olayın yazılandan daha ciddi olduğu izlenimini veriyordu.

Hemen kısa sürede hazırlığımı yaparak eşim ve çocuklarımla GATA´nın yolunu tuttum.

GATA ya vardığımda Kahraman Gazimiz hastaneye beş on dakika önce intikal etmişti. Akraba eş dostun tüm acili ve önünü doldurmuşlardı. Ortalık büyük bir karmaşa içindeydi. İçerden sağlıklı bir bilgi alınamıyordu. Herkes biri birinden duyduğu ufak yorumlarla kendi görüşlerini de katarak ortalıkta sağlıksız birçok bilgiler dolanıyordu.

Moraller çok bozuktu.

Genelkurmayın görevlendirdiği bir Albay, bir binbaşı aynı bizim gibi dolanıp duruyor, oradakiler onların ağzından çıkacak sözlere bakıyorlardı.

İlk gün bizde eş dost akrabalarla geç vakitlere kadar bekledik. Herkes sağa sola gidiyor içerden iyi haberler gelmesi için dualar ediliyordu. Ufak haberler getirenlerin etrafında hemen kümeleniyorduk.

Bilgi almak için arayanlara maalesef sağlıklı bilgi veremiyorduk. Çünkü doktorların bir açıklaması olmamıştı.

O gece geç saatlerde Kırıkkale´ye hareket ettik. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Hulusi hem akrabamız hem de en yakın komşumuzdu.

***

Ertesi gün tekrar Ankara GATA´ya gittik. Akrabalar yine acilin önünde duruyor gelen misafirlerle orada görüşüyorlardı. Anneyi, babayı, babaanneyi ilk günün aksine iyi ve daha moralli gördük,

Baba:

-Bizi içeri almadılar. Yalnız Hulusi´nin eşi girmiş, görüşmüşler.

Eşi ile aralarında karşılıklı şöyle konuşmuşlar:

-Askerlerime bir şey oldu mu?

-Yok. Onlarda en ufak bir yaralanma olmamış.

-İyi o zaman, bende de bir şey yok. Askerlerime bir şeyler olmasında ben iyi olurum. Onlara yazık, aileleri bizlere güveniyor.

Sahi benim gözlerim niçin görmüyor?

-Gözlerine sadece kum toprak sıçramış. Doktorlar gözlerinde bir şeyin olmadığını söylediler.

Ertesi gün tekrar eşi ile aralarında şöyle bir konuşma geçer.

-Canım nasılsın?

-Ben iyim. Bugün aybaşı mı? Maşımı alın borçlarımı verin. Arabanın taksitini unutmayın.

-Tamam, onlar kolay sen bunları düşünme, iyi ol yeter.

- Arabayı oradan alın getirin.

- Araba sürmeyi öğrettin mi de getireyim?

-Sen de daha önce öğrenseydin.

-Tamam canım kendini yorma hepsi düzelir?

Bu konuşmalar hepimizde, özellikle ailesinde büyük bir moral oluşturmuştu.

Sonra Hulusi´yi refakatçi olarak getiren eri gördüm. Olay nasıl olmuş diye sorduğumda:

-Amca, bunlar bir gün önce arazi arama taramasında üç tane mayın keşfetmişler. Ertesi gün mayın temizlemesinde askerlere ?´Siz yaklaşmayın ne olacaksa bana olsun´´ diye askerleri salmayarak mayınların etrafında dolanıyor. İşte ne olduysa o zaman oluyor. Tespit edemedikleri başka bir mayına basarak havaya uçarak yaralanıyor.

Şerefsiz vatan hainlerinin koyduğu kalleş mayın o anda patlıyor. Kahraman Hulusi havaya yükselip toz duman içinde yere düşüyor.

Herkeste aşırı bir korku, telaş ve heyecan, kimse ne yapacağını bilemiyor.

Hulusi gayet sakin ?´Arkadaşlar Korkmayın, heyecanlanmayın, benim kanayan yaralarımı dindirin yeter. Sizlere bir şey olmadıysa ben iyim´´ der.

Oradan hemen Tatvan Hastanesine, oradan da helikopterle Ankara GATA´ya getiriliyor.

Kahraman askerimiz yaklaşık yedi gündür yoğun bakımda yatıyor. Allah´ım yardımcısı olsun. Tez günde iyi olur inşallah. Bu ara yine hasta haneye gazi olanlar yaralı askerlerimiz geldi. Yine doğuda birinci gün bir asker, ikinci gün üç asker şehit oldu diye haberler okundu. Memleketimizin bir tarafında güllük gülistanlık insanların çoğunun bu yaşananlardan haberi yok, bir kısım insanlarımız kelle koltukta yaşıyor. Aileler diken üstünde. Kısacası´´ Ateş düştüğü yeri yakıyor.´´

Bugün Kahraman Gazimizin on ikinci günü, yine gazimizin yatmakta olduğu GATA ya gittim. Anneyi ve babayı göremedim. Amcası ve akrabaları oradaydılar. Sanki tüm yakınları Acili mekân tutmuşlardı. Artık Sürmeli Teyze (Babaanne) hariç hepsi Hulusi´nin yaralanmasın nelere mal olabileceğini az çok biliyorlardı. Aile bir kakaç gün öncesine göre biraz daha bitkindi

Ogün yine´´ Anne ayaklarım üşüyor çoraplarımı giydirir misiniz´´ demesi ile orda olanlar hüngür hüngür ağlamaya başladılar.

Herkes suspus olmuş, kimseler kimseyle konuşmuyordu.

Bugün doktor durumunu Hulusi´ye anlattığında derin bir "Ah" çekmiş. "Ne yapalım kader. Vatan sağ olsun" demiş.

Yine bunları duyan ailesi ve yakınları biri birine göstermeden kimi gizli, kimi açıktan ağlıyorlardı.

On dördüncü günde tekrar ziyarete girdiğimde uzaktan Hulusi´yi görebileceğimi söylediler. Odasına vardığımda annesi ayakucunda eşi ise tam yüzü hizasında Hulusi´nin gözlerine bakarak ?´Dursun Amca çok şükür yaşıyor durumu iyi inşallah iyi olacak´´ diye seslendi.

Benim gözlerim doldu hüngür hüngür ağlamamak için kendimi zor tuttum. İnşallah, Allah´ım Hulusi´yi Yağmur´una olan doyamadığı aşkına, Damla´sına olan sevgisine bağışlayacak diyerek kendimi dışarıya attım.

Annesi zaten günlerdir ağlaya ağlaya yüzlerinde zorlamalar çıkarmış oda tüm bunlardan sonra oğlunun yaşadığına seviniyordu. ?´Ne yapalım her şey Allahtan geldi, kader ?´diye söyleniyordu.

Sürmeli teyze acilde dinlenme odasında etrafında toplanan tanıdık tanımadık herkese hitaben:

?´Köyümüzde yaşarken fakirdik, fukaraydık. Azıcık aşımız dertsiz, tasasız başımız vardı. Kırıkkale´ye birçok umutlarla geldik.  Beş çocukla genç yaşta dul kaldım. Ben bunlara hem ana hem baba oldum. Herif, baharın gelmesiyle yorganı sırtlanıp büyük şehirlere çalışmaya giderdi. Bende köydeki işlerle uğraşırdım. Geçim o yıllarda çok zordu, parada kıttı. Fakirdik, fukaraydık ama kurban olayım ben o fukaralığa. Şimdi çok şükür çocukların hepsinin durumu iyi, işleri güçleri var. Şimdi de hiç ağzımızın dadı tuzu kalmadı. Hulusi´min yaralanması hepimizin tadını tuzunu bozdu. Gece gündüz Allah´ıma dua ediyorum tüm gazilerimizle Hulusi mide iyi et, arkadaşlarının içine sal´´ diye.

Sürmeli Teyze aslında mutlu olma ile ilgili hepimize bir ders vermişti.

Çok zor bir durum, Allah´ım kimselere vermesin.

Herkesin duası Hulusi kardeşimiz ve tüm şehit ve gazilerimiz için olsun. İnşallah tüm gazilerimiz tez günde iyi olur, sağlığına kavuşur tekrar aramıza gelirler.

 Hulusi Kardeşimiz bugüne kadar babasının annesinin oğlu iken, bu ülke ve milletimiz için yaptığı kahramanlıkla artık tüm Türk milletinin Kahraman bir evladı olduğunu ispatlamıştır. Hepimizin görevi bu ve bunun gibi şehit ve gazilerimize ve yakınlarına, yaşadıkları her yerde her türlü kolaylığı ve saygıyı göstermek her Türk evladının en birinci görevidir.

İnsanlığın var oluşundan beri devlet kurmuş ecdadımız, bugüne kadar yaşadığımız her karış toprağı kanlarıyla sulamışlardır. Dünya durdukça var olacak ülkemin bir çakıl taşı için gerekirse her Türk evladı her zaman canını vermeye hazırdır.

Dünyanın en güzel yerinde yurt kurmuş milletimiz, canları ve kanlarıyla bu topraklarda, zorlu, çetin mücadeleler vermiştir. Eğer bu güzel toprakları kendimize yurt yapıp özgür ve bağımsız yaşıyorsak milletimizin bağrından çıkmış kahraman evlatlarının canları, kanları ve kahramanlıklarına borçlu olduğumuzu unutmamalıyız.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —