SENUR ÜNVER

Tarih: 17.08.2019 16:59

Kişisel Gelenek

Facebook Twitter Linked-in

Bugün sizlere farkında olmadan yaptığımız bir sistematikleştirmeden bahsetmek istiyorum. İnsanları yargılama şeklimiz, o an ki ruh halimizin durumu ne olursa olsun nedense benzer olaylar için sürekli aynı kararları verip, durumları içimizde önceden hazırlanmış bir bütünlüğe göre sonuçlandırıyor.

O halde neredeyse her gün yaptığımız bir işi aslında hiç de farkında olmadan aynı metotla sürdürüyoruz. Zihnimiz ve ona eşlik eden bir şey daha var, olayları hızlı bir biçimde süzgecinden geçirip aynı olanlar hakkında aynı hükmü, hiç olmazsa benzer hükmü verip duruyor. Hal böyleyken neredeyse bilincin gölgesinden bile kaçan bu alışkanlığın- az sonra kişisel gelenek olarak adlandıracağım bu alışkanlığın- verdiği kararlara nasıl güvenebiliriz?

Bir konu, durum yahut kişilerin özel ya da geneli ilgilendiren hayatları hakkında son derece kesin bir bilmişlikler yığını içinden seçip çıkardığımız bu hızlı kararları alışkanlıktan kurtarıp, yeni bir yapılandırmaya sokmak algımızı daha güvenilir yapsa bile bu gerekli midir? Yoksa günlük yaşamı detaylara boğup küçük şansları kaçırmamıza mı neden olur?

Bana kalırsa her ikisi de doğru. İnsanları yargılama biçimimizi rutinlikten kurtarıp hakikaten de detaycı ve en önemlisi yeni bir mantıkla değiştirirsek elbette ki verdiğimiz kararlar alaycı bir radikallikten çıkıp daha güvenilir olma yoluna girecektir.

Ne yazık ki zihin bunları yaparken bulanacak, başına sürekli dert açıldığı yanılsamasına girip belki de hiç de içinde bulunmaması gereken bir halde büzüşüp kalacaktır. Dahası hayatının karmaşa içinde olduğunu düşünen kişi bu seferde çevresine karşı aşırı hoşgörü yahut aşırı güvensizlikten, bu iki durum birbirine tamamen zıt gibi görünse de aynı olasılığa sahiptir, bunalıma girme tehlikesi ile karşı karşıya gelecektir.

O halde ne yapmalı?

Bütün boş vermişliğimiz ve belki de cahilce olan yargılarımızla yön bulmaya devam mı yoksa iç karartıcı da olsa detaycı bir mantıkla kendimizi yenilemeli mi?

Çoğu insan bunun seçimini en keskin hatları ile yapmaz, olayları kendi çıkarına göre işletmek için yumuşak bir yargı sistemini esnetir de esnetir. Ancak bazen de öyle net bir biçimde taraf seçilmiştir ki, boş vermişlikle acınası duyarlılık gibi iki uç nokta oluşur. Bireyin kullandığı yargılama sisteminin neredeyse karakterini oluşturması oldukça vahim bir durumdur. Neden mi? Bu hale girmiş olan insan yavaşça bilgi birikimini yok saymaya, deneyimlerinden sadece başarılı olanlarını sonuç çıkartıp yorumlamak için kullanmaya başlar. Önceden verdiği doğru kararların oluşturduğu benliğe güven halini yıkayıp yıkayıp kullanır. 

Yine de kişinin sıradan hayatını çekip çevirebilmesi için yarattığı alışılagelmiş değer yargısı onun kurtarıcısıdır. O zaman da bizler, hakkımızda konuşulanlara ne kadar güvenebiliriz?

Dahası eğer aynı koşuşturmaca içinde kısa yolu bu şekilde bulmaya çalışıyorsak, kimi neden dinlemeye devam edelim ki? Esasen bakıldığında bu çok ciddi bir konudur. Çoğu zaman insana keder veren şeyler başkalarının zihinleri ile çok yakın ilişkide olduğundan bu yapma ve aynı zamana da zorunlu yargı sistemini keşfetmek, belki de kötü durumda olan kişiler için büyük bir uyanış olabilir.

Tüm bu yazıda aktarmak istediğim düşünceye karşı yapılacak en mantıklı eleştiri ise kişilerin yorumlarını yahut kararlarını artık benim kişisel gelenek olarak adlandırdığım ve ciddi anlamda sistematikleştiği için tüm çarkları aynı hızda dönmeye devam eden bu sistemde vermeyip, gerçekten de onları düşündüğüne, hatta duygusal bir biçimde bile ele aldığına inanabilmesidir. Sanıyorum ki bu çok güçlü yanılsama, yine rutindeki hayatı sürdürebilmek için ortaya atılan vicdanı okşama durumudur. Gerekli midir? Elbette. Bu tür ufak yalanları kendi zihnimizden olabildiğince iyi saklayamazsak, yine aynı bunalım haline girmemiz kaçınılmaz olacaktır.

Kişisel geleneğe gelebilecek ikinci mantıklı eleştiri ise olayların büyüklüğüne göre yargılama sisteminin kendini değiştirdiğini savunmaktır. Yani çıkarlarımıza uzun vadede daha çok dokunabilecek şiddetteki olayları yorumlamak ve karar vermek için her zamankinden fazla zaman harcadığımızı, gerektiğinde kalıpların dışına çıkabilmekte zorlanmadığımızı sunar bu ifade. Yine aynı şekilde günlük rutin içinse daha küçük bir çabanın, aslında tam anlamıyla kişisel geleneğin hâkim olabileceğini de savunur. Buradaki eleştiriye katılmıyor değilim. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki bu haklı savunma kavramın tam olarak anlaşılamadığını gösterir. Yani bu zamana kadar ki yargılarımızın alışkanlık haline dönüşmesine verdiğim adlandırma neden büyük kararlarda da iş başında olmasın? Zaten otomatikleşmiş olan yanıt sistemimizin içinde daha önceye ait olan önemli olaylara dair çıkarımlar da yok mudur?

Hal böyleyken bizi bu karmaşadan sadece bireysel olarak kurtarabileceğim bir çözüm önerisi var: Kişilerin tepkilerine karşı gerçeklik algımızı değiştirmek. Peki, nedir bu? Eğer yaptığımız bir hareket başkası tarafından onaylanmıyor yahut tam tersi çok beğeniliyorsa aslında bu yorumlamanın bir yanılsamadan ibaret olduğunu, karşımızdaki kişinin tam olarak benliğini ortaya koyup da yargıda bulunmadığını iyi kavramamız gerekir. O halde dış dünyada olan konuşmalara güvenimizi kısacak, yeterliliğimizin kararını çevreye bırakmayacağız. Süregelen düzeni ve günlük rutinimizi de devam ettirebilmek adına aynı şeyi biz de etrafımıza karşı yapıp duracağız. Bu sayede, geliştirdiğimiz yeni farkındalıkla beraber, tüm gün çevremizde uçuşup duran ve insanların moralini şekillendiren yapaylıktan hem korunacak, hem de çabasız bir biçimde aynı yapaylığa katkıda bulunmak pahasına yirmi dört saatimizi tamamlayabileceğiz.

Nereden bakılırsa bakılsın, kişisel gelenek deneyimle elde edilen ve pek de değeri olmayan bir yargılama sistemidir. Ne yazık ki üstlendiği rol hak ettiğinden çok fazla olmasına rağmen nasıl ki gün içinde nefes aldığımızı her an duyumsayamıyorsak, onu da kullandığımızın farkına varamıyoruz.

Yine de sevgili okuyucu, hep birlikte keşfettiğimiz bu yeni yapaylığın bilincinde olmak, ondan korunmak için yeterli gelecektir. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —