22.02.2015 Günü sabah televizyonları açtığımızda bir kaçışın hikâyesini ballandıra ballandıra çok başarılı bir operasyon diye anlatılması, basit düşünen insanların bile tebessüm etmelerine sebep olmuşlardır. ‘’Askerlerimiz, yaklaşık sınırdan otuz kilometre içerdeki bize ait olan Süleyman Şah Türbesi’ne gidip, orayı yerle bir edip, askerlerimizi de çok başarılı bir operasyonla sağ salim ülkeye getirdik ‘’diyen özellikle yandaş basının yorumcuları çok büyük başarıymış gibi anlatıyorlardı.
Cumhuriyet tarihinde aklımın erdiği yurt dışına iki müdahale oldu. İkisinde de hükümetimizin ve ordumuzun kararlı tutumu ile Tüm Türk milletinin göğsünün kabaracağı ve farklı siyasi görüşlerin bile takdirini kazanıldığı müdahaleler olmuştur.
Bunlardan birincisi Kıbrıs Harekâtı:
O zaman başbakan olan Rahmetli Bülent Ecevit’e, ABD’nin:’’ Ada’ya çıkmayın, çıkarsanız Altıncı Filo’yu göndeririz müdahale ederiz’’ tehditlerine, Ecevit:’’ Bizde gemilerin yanından geçer yine Kıbrıs a varırız ve soydaşlarımıza yardım ederiz’’ diyerek kararlı tutumunu göstererek, Kıbrıs’ın yarısını alarak adayı, mutlak bir Türk yurdu yapmıştır.
İkincisi Kardak Kayalıkları krizi:
‘’ Demir Leydi’’ lakaplı Tansu Çiller, Kardak Kayalıklarına dikilen Yunan bayrağı için’’ Ya inecek, ya inecek’’ diyerek Türk Bayrağını Kardak Kayalıkları’na tekrar dikerek bir çakıl taşımızın bile düşman çizmesiyle çiğnenemeyeceğini dosta düşmana bildirmişti.
Süleyman Şah türbesine yapılan müdahale, hükümet yetkilileri başarılı bir operasyon derken, muhalefet ve ilgili otoriterler ise’’ kaçış’’ dedikleri müdahale, hangi mantıkla başarı diye sunuluyor anlamak mümkün değil. Tarihte okuduğumuz savaş kuralları doğru öğretildi ise savaşı kaybeden taraf geri çekilirken arkada bıraktığı her şeyi yok ederek düşmana bir şey bırakmak istememesidir.
Doksan yıllık cumhuriyet tarihinde ilk olarak üzüldük, ilk olarak milli duygularımız rencide oldu. Yüksek telden konuşmanın kocaman bir palavra olduğunu anladık.
Süleyman Şah Türbesi’ni orada vatan toprağı olarak bırakanlar kesinlikle orayı bir türbeden ziyade, Orta Doğuya ve Afrika’ya açılan stratejik bir üst olarak düşünmüşlerdir. Eğer bizim bayrağımız oralarda dalgalanacaksa onu, sınıra yakın yere değil bulunduğu yerden daha uzaklara götürmeliydik. Nasıl ki İngiltere Foknut Ada’larını işgal edenleri, on beş günlük yoldan sonra tekrar alıp daha kuvvetli orada kalmanın yolunu açtı. Bizde tarih sahnesinde hep var olmak, torunlarımıza kuvvetli bir Türk yurdu ve mirası bırakmak istiyorsak, düşmanlarımızdan veya tehdit odaklarından kaçarak kurtulmadan ziyade, bastırarak, caydırarak, imiğine çökerek hareket etmeliydik.
