Tavşan Katliamı
(Yaşanmış Gerçek Bir Hikâye)
Yahşihan´da ilçe milli eğitim müdürü olarak çalıştığım yıllardı. Bir köy okulunu ziyaretim sırada, çokça arısı olan bir köy müdür yetkilisi öğretmenin okuluna ziyarete gitmiştim. Okulun bahçesini ekip, dikmiş, çalışkan olduğu her halinden belli oluyordu. Sonra kendisi ile konuştuğumda kayın pederinin Almanya´da olduğunu ve nakitte sıkışınca yardımcı olduklarını da söylemişti. Kendisi de bağ, bahçe, inşaat, alabalık yetiştiriciliği gibi birçok dalla ilgilenip çalışma yaptığını söylemişti.
Ben de kendisine Halk Eğitim Müdürlüğünde müdür yardımcısı kadrosu boşaldı. Senin gibi çalışkan birine ihtiyaç var diyerek merkeze getirmiştim.
Verdiğimiz her görevi istekle yapıyor görünüyor, her gün karşımıza halk eğitim olarak uygulayabileceğimiz projelerle geliyor, getirdiği projeler sonuçlanmadan yeni projeler sunuyordu. Boş zamanlarında ava gidiyor, bezende avladığı avlarla bizlere ziyafetler çekiyordu.
Bir gün kaymakamlık yazı işleri müdürümüz beni aradı. Acilen evlerine gelmemi söyledi. Ben de acil bir şeyler var diyerek oyalanmadan direk evlerine gittim. Beni hemen balkon kısmına aldı. Kapıyı açtığımızda iki tane tavşanın balkonda boylu boyuna cansız şekilde uzandığını gördüm. Bunlar ne diye sorduğumda heyecanla anlatmaya başladı:
?Dün gece halk eğitim müdür yardımcısı O.... K..... ile motorla Bedesten Dağına ava gittik. Motorun ışığına gelen tüm tavşanları O.... Bey vurdu . Tam dokuz tane getirdik. Birçok kişiye hediye etti. Bunun birini de size gönderdi.? Afiyetle ye? müdürüm dedi.
Ben, iki tane tavşan avı da çok derken ?Dokuz tane vurdu? deyince kimyam bozuldu, bir hoş oldum. O anda ne yapacağımı şaşırdım. Yüzümün kızardığını, şakaklarımın kıpkırmızı olduğunu hissettim. Önce baka kaldım!. Sonra kendimi toparlayarak açtım ağzımı yumdum gözümü:
Siz ne yapmışınız müdürüm. Yaptığınız tavşan katliamının farkında değil misiniz?. Hadi bir tane vurdunuz, bu kadar tavşana nasıl kıydınız? Hiç mi içiniz yanmadı? Bunların bir anne bir baba olacaklarını niçin düşünmediniz? Siz, aslında bunların yuvalarını yıktınız; varsa belki onlarcasını öldürmüş oldunuz. Yaralayıp ölüme terk ettiğiniz başka tavşanlarda vardır. Yazık yazık sizin bu yaptığınıza söyleyecek söz bulamıyorum. Siz bunların anne ve babasını vurarak, varsa yavrularını aç bıraktınız. Yuva yıkanın yuvası olmaz, işi düzgün gitmez. Sen bundan sonra O... Bey´i takip et, Allah ona ne yapacak, gör dedim. Ben bu tavşanı almıyorum yiyebilen varsa, yesin dedim.
Bunları söyledikten sonra evin hanımı, kızı ve oğlu babalarına ?Bizde yemeyiz al götür kim alırsa alsın, kim yerse yesin? dediler. Arkadaş kendisi de? Bu işin yanlış olduğunu anlamıştım ama O.... Bey´e bir şey söyleyemedim? dedi.
Bu olayın üzerinden çok fazla bir zaman geçmeden, on parmağında on marifet olan O?. Bey´in tüm işleri bozuldu. Kendisi, çocuklarını da bırakıp kayıplara karıştı. Ne evinden haberi kaldı ne işinden, nede çocuklarından. Resmi işini de atıp bilinmeyen yerlere gitti. Kimisi Almanya´da, kimisi İstanbul´da gördüklerini söylediler.
Aynı zamanda O? Bey´in dengesiz iş ve işlemleri yüzünden Almanya´daki kayın pederinin de maddi durumunun bozulduğunu ve eşinin ailesinin de zor durumda kaldıklarını öğrendik.
Aradan biraz zaman geçti bu olayı unutmaya başlamıştık. Artık O... Bey´in durumuna üzülüyorduk. Yazı İşleri Müdürümüzün eşi? Dursun Bey, o gün çok doğru söylemişti. Birin evini yıkarsan senin de evini yıkarlar. O.... Bey, o gün tavşanların evini yıkıp yuvalarını bozmuştu, bugünde Allah aynısını O.... Bey´e yaptı? dedi.
Not: ? Avcılık bir spor değildir? görüşünü yaymaya çalışarak doğal hayatın devamlılığına katkıda bulunan herkese teşekkürler?